Kadınlar yüzyıllardır varlıklarını kanıtlama ve toplumda erkeklerle eşit haklara sahip olabilmek adına sağlam ve güçlü bir mücadele veriyor. Günümüzde ne yazık ki hala kadınları eksik görme , ötekileştirme ve hatta varlıklarına katlanamayacak kadar ileri gidebilenler var.
İnsanlığın varoluşundan bu yana kadınlar ve erkekler arasındaki bu eşitsizlik durumu vardı. Fakat doğal topluluklarda kadın erkek eşitliğine inanılırdı. Ne kadın ne de erkek birbirinden üstün olduğunu düşünmezdi. Zamanla erkeğin kendi gücünün ( fiziksel güç), kadının gücünden fazla olduğunu fark etmesiyle kendini üstün görmeye başlamış olacak ki kadınları ezmeye toplumda hakir görmeye başlamışlardır.
Bu durumu kadınlar uzunca yıllar ses çıkarmadan kabullendiler. Geride durmayı, değersiz görülmeyi, görmezden gelinmeye göz yumdular. Çocuk büyütüp, ev temizlemekle yetinmeye, erkeklere iyi birer eş olmaya çabaladılar. Kadının bu çabasına karşılık erkeğin kadını daha çok ezmesi psikolojik ve fiziksel anlamda şiddet uygulaması sonucu artık kadınlarda ‘’BİZDE VARIZ’’ demeye toplumdaki varlıklarını kanıtlama çabasına girdiler.
Fransız İhtilal ’i ile başlayan kadınların haklarını araması çığ gibi büyüyerek tüm Dünya ‘ ya zamanla yayıldı. Fransız İhtilal ‘i sonrası yayımlanan İnsan Hakları Bildirgesin de kadınlara yönelik bir hak tanınmaması sonucu kadınlar ayaklanarak haklarını aramaya karar verdiler. Bu olayın sonucu olarak da kadınlara eğitim hakkı verilmişti.
Daha sonra I. Dünya Savaş’ında erkekler savaşırken kadınlar erkeklerin yaptığı işleri yapmaya mecbur kaldılar ve bu sayede aslında erkeklerle aynı olduklarının farkına vardılar. Bu olayın sonucunda ise kadınlar artık erkeklerle eşit olduklarını tüm Dünya‘ya duyurmaya ve kabul ettirme çabalarına başladılar. Bu çabaların meyvelerini gerek evrensel, gerek uluslar arası hukukta almaya başladılar.
Türk kültüründe kadın her zaman değerliydi. Osmanlı kuruluş dönemlerinde şehrin yönetilmesinde hatta Bursa’nın savunulmasında dahi kadınlar büyük görevler üstlendi. Nispeten bir erkeğe göre daha fazla mücadele etmesi gerekti. Kadınlar tüm bu zor şartlara rağmen mücadelelerine devam etmekten asla vazgeçmediler.
Ülkemizde rejim değişmiş, Cumhuriyet dönemine geçiş yapılmış, Cumhuriyet dönemiyle ülkemizde kadın-erkek eşitliği için sayısız yenilik yapılmıştı. 1930 yılından itibaren sırasıyla önce belediye seçimlerine katılma, sonra köylerde muhtar olma ve heyetlere seçilme hakkı tanındı. Dünyadaki birçok ülkedeki kadınlardan önce seçme ve seçilme hakkını kadınlara 5 Aralık 1934 yılında Mustafa Kemal Atatürk ‘ ün öncülüğünde Türkiye Cumhuriyeti Devleti vermiştir.